BİR ANKA KUŞU Yüzlerce soğuk namlu Üzerime çevrildi. Yüzlerce demir tetik Aynı anda gerildi. Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular. Öpmeye kıyamadığın, Dal gibi oğlun yere serildi.. Üşüştü birer-birer Çakallar üzerime. Üşüştü dört bir yandan, Göğsüme, ciğerime. Anne, beni bir leş gibi Yiyip talan ettiler. Teşhis edilmem için, Parçamı koydular önüne... Ben bu acılar ülkesinin İnsana reva görülen Bütün acılarını tattım. Aç yattım, ekmeğime sabır kattım. Beni milyon kere dövdüler üst-üste! Ben bu yolu, kendim seçtim anne, Ben ömrümü kendim kanattım... Geceler tanır beni, Konarım, göçerim ben. Geceler tanır, kan damlar içerim ben. Anne, sen beni unut, karanlığın bağrında. Kırmızılar ekerim, Siyahlar biçerim ben.. Suçüstü yakalandım, Bölüşürken kalbimi. Suçüstü kelepçeyle yardılar bileğimi. Anne, ben diyar-diyar, umudun savaşçısı.. Bir tutam sevgi için Dağladım gözlerimi.. Prometheus'tum zincire vurulurken dağlarda, Ciğerimi kartallara yedirdim. Spartaküs'tüm köleliğin çığlığında, Arslanlara yem oldum, tükendim. Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum, Kerbela çölünde Hüseyin. Zindanlarda Cem Sultan, Sehpalarda Pir Sultan. Ve Madımak'ta otuzyedi can... Kaçıncı yok oluşum, Kaçıncı var oluşum bu? Tanrılardan ateş çaldım Yüzyıllarca tutuştum, üst-üste yandım. Bir anka kuşu gibi anne, Bir anka kuşu gibi; Kendimi külümden yarattım..
Yusuf HAYALOĞLU