GÜL-ÜŞÜR
ay
öper
dudaklarını
kadife
yüzünü
gölün
bileğimi kestim
dudaklarımda
ölüm
karanlık
okşar
tenini
kumsalın
yorgun
bir balıkçı
sandalı
dalgalanır ayazda
dudaklarımı parçalamış
keskin hüzün
ruhum çirkin
yaslı boşluğa
koftan ömür
önümde son liman
ölüm
şirin
giysilerini giymiş
gecenin lambası
ay
dolunay
şiir çiğner
dudakları yumuşak
hiç öpülmemiş
tanıklıklar gizler
görünmeyen yüzünde
bahtsız aşk masalları
ama
orada
öylece
elmas
zümrüt
dökülmüş
durur
ay
hiç düşmez
toprağa
bir balıkçıyla
öpüştüğü halde
ıslak suyun
yüzünde
haksızlık bu
acı
ben gideceğim
kadersiz bohçacı
o kalacak
zehir zıkkım
ölüm
toprak
suluboya siyahı
makyajsız
siyah gece
ben uykusuz
ciyak çekirge
ışıkları köylerin
koşar benimle
yetişemeyince
kalıp geride
bozkırın
bozkırmamış yerinde
bir tek
bir tek ay
koştukça koşar
bir de
yar mi desem vefalı
usanmaz düşman
soğuk
ölüm
teninde
ayın
melhemi
nurlu
beynimde
geçmişim
urlu
ışıklar koşuşur
gözlerimde
çarpışmalar
tuzlu
hayat
konserve kutusu
okyanusta
aylak dolaşır
gemilere
düşman yoldaştır
demek birgün
olmayacağım ha ?...
vay canına
ölüm
ay
öper
dudaklarımı
tenim
kadifesine yumuşak
dokunuşlar örtülür
yıldızlar
soyun
da girin koynuma
ağız dolusu
eğreti gülüşler
kış dökülür
gökyüzüne
gül-üşür
bahçemde
ölüm
Yusuf ALTUNEL