Şili'li ozan Victor Jara 23 Eylül 1932'de Santiago'nun dışındaki küçük bir köy olan Loquen'de yoksul bir köy çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası alkolik bir çobandı ve okur-yazar değildi. Annesi düğünlerde, törenlerde gitar çalıyordu. Jara okuma-yazmayı ve müziğin büyüsünü bir halk şarkıcısı "Cantador" olan annesinden öğrendi. Şili türküleri dinleyerek geçen çocukluğunun ardından 15 yaşına geldiğinde annesi öldü. Bu ölüm ailenin dağılmasına Jara'nın öğrenim gördüğü ticaret lisesini bırakmasına
neden oldu. Sen Bernardo İlahiyat Okulu'na gitmeye karar verdi. Kilise korosunda müzik bilgisinin temelleri atıldı. Okul bittikten sonra rahiplik yapmadı, çeşitli yerlerde ufak tefek işler yapmaya başladı ve kısa süre sonra askere gitti. Dönüşünde, Şili Üniversitesi'nde Tiyatro Okulu'na girdi. Başarı göstererek oyunlar yönetmeye başladı, bu arada Şili Üniversitesi korosuna girdi. İlk bestelerini burada yaptı. Nueva Cancion "Yeni Türkü" akımının kurucusu olan Violetta Parra ile tanıştı ve onunla çalışmaya başladı. Violetta Para İnka ve Aztek kültürlerini, Akdeniz ve Afrika kültürleriyle kaynaştırarak "Yeni Türkü"yü oluşturdu. Jara da Yeni Türkü çalışmalarını sürdürdü. Kaynak olarak Latin Amerika'nın geleneksel müziğini ve folklorik öğelerini aldı ve bunları çoksesli hale getirdi. Yeni Türkü kısa zamanda emperyalizmin ve sömürgeciliğin karşısında bir simge haline geldi. Artık
Jara'nın şarkıları fabrikalarda, okullarda, sokaklardaydı. İçten coşkulu hüzün bulanık dirençli sesi Şili sınırlarını aşarak dünyanın dört bir yanına ulaştı. Jara, 1970 seçimlerinde Şili'deki sol muhalefetin sesi Halkın Birliği (Unidad Popular)'ni ve Salvador Allende'yi destekledi. 11 Eylül 1973'teki Augosto Pinochet'nin düzenlediği faşist darbenin hemen ertesinde Santiago Üniversitesi'nde gözaltına alındı ve binlerce kişiyle birlikte -bugün adı verilen- Şili Santiago Stadyumu'na getirildi. Yüreğinde, postallarla çiğnenen ülkesinin ve katledilen yoldaşı Allende'nin acısı vardı. 16 Eylül 1973'de acımasızca katledildi. Şili'deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev, Jara'nın son anlarını şöyle anlatıyor:
"Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı refakatçisiyle, gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor'un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar".