03:36 VE HER GECE
Olmuyor işte bir yanda Rachmaninof bir yanda alışveriş merkezleri dolanıp duruyorum ilk gençlik aşkları gibi köleliğini öven sözlerle bezeli kitapların arasında sokakların ortasında ve evlerin içinde bir kanepe üzerinde ikibüklüm ve yalnız -ki çok veremli bir noktürn kadar elverişliyim intihara- bir çıkış arıyorum: Sonundan başına işçilerin yaşlı fahişelerin genç ikizlerin dönüp kadın gibi kokan o boklu travestilerin -Beyoğlu masalı değildir anlatılan- konu olmadığı filmler de çekebilen marjinallerin de otobüs kuyruklarında piyano çalabilen maymunların da köle olmayı kendileri seçen kadınların da içinde olabileceği derin veremli bir noktürn öncesi bir çıkış arıyorum sabaha karşı çoğulları arpa etmeyen ince belli pencere önü kızlarını ardından baktırmayan o çocuk aklı kışlarını -asla bilmediğiniz kışlar- ağlamaktan gözleri süzülmüş, ırmak gibi delikanlıları kimsenin anlamadığı kemancıları, kancıkları, muhabir çıraklarını renklerle bezeli gökkuşağı tepelerini gerçeküstü resimleri anlayan bir resim öğretmeninin kendi portresi önünde intihar edişini çarmıha gerilmeyen isa'nın göğe yükselişini -belki çözülebilir karmaşa, bu sahne- namaz vakti devrim olmayacağını bilen sevgili kulları devrim vakti istişareye gelen müridlerini öpen usta'yı çevirisini az önce bitirdiği kısa hikayelerin içinde eski sevgilisini düşünen masa lambası yazarlarını en ince dokularına kadar anlatabilen veremli ama sıradan bir noktürn öncesi, sabaha bir çıkış kapısı gibi bakmayı biliyorum: bu umut! II sakince süzülüyorsun doğu'ya doğru önünde işlemeli bir yorgan, düşlerin, iç geçirerek savrulan yazıların: kadınlar için tuttuğun günlük sabaha varır mısın kakmalı kapısında Luksandra, bakışları ahenkli örneklenemiyecek dudakları asrî zamanları tanrıçaları gibi giyinse sever miydin O'nu? az ilerde o çocuk ağaçları, annelerinden uzak çocuklar babaları bir selvi ağacından nil'in kıyısında çiçek açan kardelenler yaprakları ile zengin KuşSürüleri, tablolardan fırlayan boya artıkları ile örülmüş bir duvar spatula ile kazınmış erkek yüzleri, kara derili otobüste görsen yer verir miydin O'nlara? uykuya dalmanı sağlayan karanfil kitabı aslında her zaman yanında taşıdığın ve gördüğün ilk güzel kadına verebileceğin tütsülü yüreğin hep sakladığın çocukların -içinde ne çok var biliyorum bekliyorsun o sokaktan inerken karşılaşacaksınız intiharın en güzel zamanında olacak ay gözleri sana baktığında elinde dokunup canını alacak ne çok eşya var odanda -ah şu sevimli küçük biblolar, tablolar, kapaklar kitaplar, ince dergiler, kağıtlar...solup gitmiyor musun görmüyorlar mı, neden, ben dokunamam sana bilirsin. dokunmam yasak. ama yanında uyusam, hoşuna gider bu. çıplaklığım rahatsız etmiyor seni, oysa gizlice seyrederim seni hergün odanda sırılsıklam...kızma. bana bakınca yeniden anlam kazanıyor AŞK. sen bana dokun, ben kıyamam, çünkü parçalanırsın: UNUTMA kadınım ben- III seni görüyorum bazen, düşen melek masalı büyük eposide'ler halinde kalın ciltli şimdi açsam televizyonu bulurum hangi kanaldasın ama sen, çocuk gibi: hep benim yanımda hep içimde odalar arası kuş resitali gibi, konser salonunda ölüm! gafil avlarsın beni hep, ya bir şiir başında ya azalmada ama elimi tuttuğunda unuturum tüm omerta'ları, kanunkoyucuları süzülür yanına oturur, gerçek olmanı diler ve seni öperim. sonra hayaller, şiirler, ham maddesi imgemin dökülür durur senin için: senin için sen ne zaman kaybolsan ben kendimi bulurum: sarkaç ve eylemsizlik IV fildişi tarağına bak soylu güzelim niceleri gibi senin de saçlarından başlar ölümün ve bu yüzden kuaför yorgo'ya danışırım çünkü saçlarında ölümün büyüsü yatar. taradığında sanki bir mezarcı hafifçe alır üzerindeki ayrık otlarını ve yüzün ortaya çıkar ama güneştendir bizim aldanmamız: bir ölü yüzünü bile güzelleştirir güneş! gündoğumlarındandır bizim yaşama fermanlarımız kimdi o? cevap veririz: Tanrı belli belirsiz güler karşıdaki V olmayacak asla sen ve sabahın tortulu suratı
Serkan IŞIN