ALMERİA
Döğülmüş, zehir zift bir tabak,
Al papaz bu senin.
Bir tabak:
Demir kırıntıları,
Küller ve gözyaşlarıyla;
Bir tabak:
Devrik duvarlar,
Hıçkırıklar taşan;
Al papaz bu senin,
Almeria’nın kanından.
Bir tabak:
Püskürme ateş,
Korkular, yıkıntılar,
Deli sularla;
Bir tabak:
Kırık ışıklardan,
Ezik başlardan;
Bir tabak, bir kara tabak,
Al bankacı bu senin,
Almeria’nın kanından.
Her sabah,
Her karamsar sabahında.
Ömrünüzün;
Masanızda göreceksiniz,
Onu:
Dumanı üstünde ve korlu.
Bir yana itivereceksiniz,
Nazik ellerinizle:
Yüzünü görmemek için,
Bir daha sindirmemek için.
Ekmek ve üzümler arasında,
Bir yana koyacaksınız onu;
Ve bu,
Ses seda vermez tabak:
Her sabah, her sabah,
Yerinde olacak.
Al albay, al albay karısı,
Bu size:
Bir mahfel şenliğinde,
Her bayramda;
Ve seher şarabının,
Alacakaranlığında:
Antlar içilir,
Nişanlar takılırken;
Ve sizler,
Onu göresiniz diye sizler,
Buz kesilmiş, tirtir halinizle,
Bu dünyada.
Evet bir tabak:
Şuranın buranın zenginleri,
Topunuza.
Size, sizlere
Bakanlar, büyükelçiler,
Canavar sofra dostları;
Sizlere, konforlu çayların,
Yüce mevkilerin kadınları;
Bir tabak:
Kemirilmiş, pis ve kirli,
Zavallı bir kandan;
Durur, önünüzde durur,
Her kuşluk, her hafta, ölüp ölesiye
Almeria’nın kanından.