YUNUS EMRE
Yaşamı üzerine kesin bilgi yok. Çeşitli kaynaklardan Sultan Orhan (Aşıkpaşazâde) ya da Yıldırım Beyazıt (Taşköprülüzade) dönemlerinde yaşadığı, ölüm tarihinin 1439 olduğu belirtilirse de, Risaletü'n-Nushiyye adlı mesnevisini H. 707'de (1307/8) yazmasından yola çıkılarak XIII. yüzyılın son yansıyla XIV. yüzyılın başlarında yaşadığı konusunda birleşilmiştir. Adnan Erzi'nin bulduğu (TTK Belleten, c. XIV. s. 53, Ocak 1950) bir belgeye dayanarak da H. 638'de (1240/41) doğduğu, 82 yıl yaşadığı ve H. 720'de (1320/21) öldüğü kabul edilmektedir. Doğduğu yer konusundaki tartışmalar ise Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy'le Karaman üzerinde yoğunlaşmakla birlikte birincisi daha doğru gözükmektedir. Menakıpnamelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan Tapduk Emre'nin dervişidir. Hacı Bektaş'ı Veli'yle ilgisi Vilayetname'den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam'a gittiği, Mevlana'yla görüştüğü, giderek şeyh olduğu da bu bilgiler arasındadır. Mezarının bulunduğu yer de tartışmalıdır. Ama Sarıköy'de gömülü olduğu kabul edilerek demiryolu kıyısındaki bir tepeye anıt-mezar yapılmıştır.
Ozanlığının yanısıra dili, düşünceleri, işlediği konularla Anadolu'da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan Yunus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkiledi, yaşarlığını çağlar boyu sürdürdü. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel aldı. Tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Tanrıyla ilişkilerini işledi, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, Tanrısal adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. çağına egemen olan düşünüş biçimi, kültürü konuşulan dille, yalın akıcı bir söyleyişle dile getirdi; kendinden önce yetişmiş İran ozanlarının, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş kattı. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, alevi-bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu'daki ilk temsilcilerinden oldu. En karmaşık sorunları, özellikle birlik (tevhid), yaradılış, evrenin var oluşu gibi dinsel görüşten kaynaklanan konulan bir anlam bütünlüğü, duygu sürekliliği içinde, yapmacığa, sanat oyunlarına kapılmadan, doğaçtan söylercesine şiirleştirdi. İç uyumu gözetip dizeler arasında anlam bağlantıları kurarak, insanı, geçmiş-şimdi-gelecek sürecinde duygu, düşünüş ve davranışlarıyla bütün olarak işledi. Sevgi, umut ve inanç iç içe, durmaksızın birbirine dönüşerek şiirinin özünü oluşturdu. Anadolu'da kargaşanın egemen olduğu bir dönemde birlik düşüncesini, sevgiyle birleşmeyi işlemesi, şiirinin toplumsal bir işlev yüklenmesi onu halkın dilini kullanmaya yöneltti, şiir dilini halkın kullandığı sözcükler, deyimler, kavramlarla zenginleştirdi. Bu öz ve biçim özellikleri halk topluluklarınca benimsenmesine, şiirlerinin bestelenerek tekkelerde okunmasına, kendisinden sonra Yunusların türemesine, ozanı bilinmeyen anonim ürünlerin verilmesine, Türk şiirinde "Yunus Tarzı" denilen bir değer ölçüsünün kullanılmasına yol açtı. Yunus Emre üzerine, bilinen kaynaklarında değerlendirildiği ilk bilimsel inceleme Fuad Köprülü tarafından yapılmıştır (İlk Mutasavvıflar, 1919). Divanının taşbasması ilk yayımı ise 1885'tedir. Yeni harflerle de önce Burhan Toprak (3 cilt, 1933-1934), sonra Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yayımlandı (2 cilt, 1943-1948. Yine Gölpınarlı, Yunus Emre-Risalat al Nushiyye ve Divan, 1965; Yunus Emre, Hayatı ve Bütün Şiirleri, 1971). Gölpınarlı'nın Yunus Emre ve Tasavvuf (1961) adlı yapıtı ise Behçet Necatigil'de (Edebiyatımızda isimler Sözlüğü, Yunus Emre maddesi) ve ondan aktaran başka kaynaklarda belirtildiği gibi Divan'ının yeni basımı değil, Yunus Emre'nin yaşamım, dünya görüşünü ve sanatını konu edinen, Yunus'tan seçmelerle Yunus'u izleyenlerin şiirlerinden örnekleri kapsayan bir monografidir. Cahit Öztelli (Yunus Emre, Bütün Şiirleri, 1971) ve Faruk K. Timurtaş (Yunus Emre Divanı, 1972) da Yunus'un şiirlerini yayımladılar. Bütün bu yayımlar arasında bilimsel açıdan en güvenilir olan Gölpınarlı'nın çalışmalarıdır. Aynca Ahmet Adnan Say gün, şiirlerinden bir bölümünü Yunus Emre Oratoryosu adıyla besteledi (1946), Nezihe Araz yaşamını romanlaştırdı (Dertli Dolap, 1961), Orhan Asena'da oyunlaştırdı. (1995 İlke kitabevi yayınlan)
Halk Şiiri Antolojisi
Burhan GÜNEŞ, İlke Kitabevi Yayınları, 1996