ŞAİR
Parlıyor altın işlemesi hançerimin. Gövdesi kusursuz ve sağlamdır. Gizemli direnci çeliğinin Doğunun savaşçılığındandır. Dağlarda bir dağlıya çalıştı yıllarca Hizmetine karşılık ücret beklemedi. Açtı birçok göğüste birçok korkunç yara Deldi birçok çelik giysiyi. Eğlenirken bir köleden de uysaldı, ama Çınlardı bir söz kırdı mı onurunu. O günler, oymalı, zengin bir süs ona Yabancı, utanç verici bir giysi olurdu. Onu,yiğit bir Kazak, Terek nehri ötesinde Soğumuş ölüsünden almıştı sahibinin. Sonra, fırlatılmış, yatıp durdu uzun süre Gezici dükkânında Ermeninin. Şimdi öz kınlardan, savaşta hırpalanmış, Yoksundur zavallı yoldaşı kahramanın. Altın bir oyuncak halinde, şerefsiz ve zararsız Parlayıp duruyor üstünde duvarın. Artık özenli, alışkın bir elle Onu silen, okşayan kalmadı. Ve dua ederek şafaktan önce Okumuyor kimse üstündeki yazıtı. Şair! İşte bu gevşek çağda sen de Böylesin! Yitirdin önemini! O altınla değiştirdiğin kudrete Dünya saygıyla kulak verirdi. Güçlü sözcüklerin ölçülü sesiyle Savaşçı ateşlenirdi savaşa. Tütsü dua saatine nasıl gerekliyse Kadeh şölene nasıl, gerekliydin halka. Şiirin tanrısal bir ruh gibi, kalabalığın üzerinde - Uçup dururdu ve soylu düşünceler, yankılanan - Çınlardı o çan gibi,halkın bayram ve yıkım günlerinde - Kurultay kulesi üstünde çalan. Şimdi yalın ve onurlu bir dil sıkıyor bizi, yalnız; Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla. Yıpranmış bir güzellik gibi, ki yıpranmış dünyamız Alışkındır kırışıklıklarını gizlemeye allıklar altında. Ey alay edilmiş peygamber,yeniden uyanacak mısın? Ya da intikam çağrısına hiçbir zaman - Altın kınlardan çıkarmayacak mısın Kılıcını, hakaret pasıyla kaplanan?... Mihail LERMONTOV Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU