AKLIN BİR KÖŞESİNDEKİ KAHVEHANEDE
<demsiz çay ile birlikte>
::::: fısıltı ::::: ve kavga, bilinmeyen mânevi hallerde... yollar kavis kavis kaybolursa eğer kirpik uçlarında; kirpikler, gözyaşlarıyla savaşıyordur mutlaka... ya vakitsiz bir rüzgâr esmiştir ya da beklentisiz bekleyişlerdir ağır ağır basan... ...hiç tarifsiz tariflerdir; takılırlar öylesine soru işaretlerinin kancalarına... ...takılırlar ...kayıtsızca.
tarifsiz, tasvirlerdir.
[sigara molası ve düşünce]
"boş akıntılardaki takıntılarındır onlar, boşluğundaki keyifsiz doluluğundur şair... sabahları -yeni bir gün- dersin hep, geceleri ‘o gün'ü de bitirirsin uyku vaktinde... dünün bugünündür, bugünün, değişmez yarının... ...gün ola harman ola şair, gün ola harman ola!"
ayak tabanlarınız uyuşur gibidir, taban tabana zıt değilsinizdir oysa. zıtlık, aynılıktadır... aynılık, dudaklarınızın ucunda...
[mola molası ve bir yudum dumansızlık]
...
<kayıt>
"iki türlüdür ikilem; arkandan bıçaklanırsın, yüreğin yanar şair... ...yanar dirhem dirhem. lâkin onurlanırsın, eğer bıçak göğsünü hedefleyip kalbini deşer geçerse...
e=mc²,
edebiyatın ne lüzumu var?"
sözcük yağmurlarıdır parıldayan gece karanlıklarında. çizdikleri yol; bir nefeste bir hatıradır hep albümler, düşünselliğin anahtarları resimler, 'bir zamanlar'ın donuk sesleri... ne kahkahalar durmak ister, ne de diğer aceleci tavırlar. mumlar yavaş yavaş erir, ışık yavaş yavaş erir, gün yavaş yavaş, vücut yavaş, akıl yavaş, öbürleri, sen, ben...
[epik dokumalar, son ara]
İsmail ONAT, haziran 1999