SU
1.
Taşlanan kadınlar yankır Girdap duvarda ve sırları çözük aynalar Bir aynanın civarda hayvan otlağındaki benzeri Yüzler kuyuya inen gözü terkeder Sıcaktır örfe yaklaşır Kavalsız ve çılgınca döner kaderine bir kez daha bakar Açlığa üşümeye kartalın alnında duran yıldıza Bir kere daha daha yalnızlığa Kati ve aşk geçerliğini ortaya koyarak Ulusal ve benci iki çingene arasında Bir kere daha yalnızlığa Atılarak Yerin içinde yüzlerle hücum Bütün özentili yekinmelere doğru karşı Bütün nedensiz gençliklere doğru karşı Bütün ................ doğru karşı Aç olan karın Soylu olan yoksulluk Ve mızrakla gelen alın Yerin gezisinde insan vardır Ağulu bir diş put taşında Doğacak çocukların toplandığı çadır taşında Ava çıkmıştır Aşk tunç çekmiştir bizle olan sırtına Birbirini çaresiz bırakan çehrelerin Yaralı ceylanı bulup tepindiği (Fırat birdenbire kaybolur bir mağarada) sevenin kurbanla alınıp kurbanla ödendiği güneşin aşktan sudan ve topraktan daha hızlı yöneldiği raskolnikof müthiş bir iman ağrısı çekmektedir. Güvercinler toplandı sofralar kuruldu Ağaçlar bahçede kızgın güneşle çatıldı Elma tadları ağır ayrılık tadları Yalnızlıkla toprağa savruldu Katerin açık kollarıyla yaklaştı üç tuzaklı odalarıyla Mükemmel bir karpuza yaslanmak Suya çağrılmak Bir de içindeki ziynetleri hor görmek iyice Oysa güneş ağırlaşsın siyah saçımız uzayan başımızda Alnımızın dibinde kalsın seçkin ve Horasanı kayıran gözlerimiz Hiç akla gelmedi Bereber kırları hüznü atmaya yarayan bir annenin Dallara takılıp ağrıyan yaralarıyla yattığı Gerçekten canlı göğsü boğucu çaylarıyla Akşam suyundan bir sütun mermer içmiş Her erkeğe bir yılan üfürmüş
2.
Ciğerlerde ölüm akar Çeşme İnsan hesapsız çocuk üfürük Kendinde olmayan gürz kapanan ayna Mektep taze ekmek dilimi zeytinin içindeki bağırgan Ölüm Sıkışmış aramıza Sandalyenin dibinde mi Dudak sıcak çay bardağına kapanırken Salıncak onunla içten içe anlaşma Cevizin ipi tutan çocuğu kayıran dallarında Yeşil yaprakta veba Ölüm evin hangi bilinmezinde ya da açıkça Küçük kardeşin avucunda mı Uzak insan sahillerine Kelimeyi dolanan dillere Taşıdılar zeytin Kahvaltı ve zeytin Sofrada üç büyük zeytin üç kanlı bakış Ölünün ağzına zeytin kondu Şiş dudakların arasına Sonra geniş omuz yaralarında Adamlar kırılan camlar taktılar
3.
İnanç yiğit ev sorardı bulup konaklardı Kanlı göz ufuk tarardı Cürümlü başta her geyik akışında Örtülür dudaklar çünkü kalble çarpılırlar El gezer tenhaları dolanır ufak tüyler Ve tüyler ki ateşle diklenirler Kendi namlarına ağemen olarak Üşüme kabarcıkları tad kabarcıkları Ürpermelerle unutkanlık Yerin bir zaferle doğrulması cürme katık olarak Dantel kalb vurması su kapları Islak naylon örtü ve ıslak cimrilikle Ustalıkla yaprağa ilave peçete Yorgun ve evvelden haber Sonra saralar Sıradadırlar Kapılar baskıyla kapalıdır Onlar yontup hamam kapılarını Kulaklara ses kutuları Ormanlar avazlarıyla parke taşlar Kurtlar Yıldırım Avizeler Orada köşelere düşler yerleşir yatakları kollar Uyku canavar kıvrımlı batarlı saldırır Ev tilkiyle sarılır kuşatılır Yorgun bir masal uzakta kaybolur Kulaklarına yosun ve balık biriken çocuklar Toprağın rengine katılan Hızla yorgana atılan Göğsümüze sırtımıza ateş bastıran Örtünen çıldıran çocuklar La onlarla alev açıyor her yanımız Anlaşalım
4.
Denizde büyüyen av hayvanı Suları derin denizleri boyayan mürekkep hayvanı Uzatır gözlerini ince çalgılar içinde savaşlarla Tiz sesli yuvarlak ağızlarıyla Bu kez bu alçıyı donduranla Kapalı denizlere kapılıp açık okyanusta Kayalardan inen hızlı koşan bağırlar Ayakta durlar KALK lar Oturun babamı Ben güvercin saçlı çocuktum Buzlardan başlayıp vurdular Dağların yabani timsahında Sanatın fiziksel geçerliğine kadar Vurdular Babam upuzun yatandı kumda Ölü ve uzaması birden duran saçlarıyla Çünkü öylesine kendi ölümü Başını yastıklardan kaçıran uykulu başını cümle odalardan Hep kumlar vardı çünkü uykuya yaklaşırken Üzülecek ve sevinç duyacak yerlerde Dudakların içinde kulak yollarında Adamın öldürülüş sesi Sofradan sokak kapısından Pencereden kumluğa okyanusa Ahrete olan dostluğumuza yakınlığımıza
Cahit ZARİFOĞLU