OYUN YAZARININ TÜRKÜSÜ
Ben bir oyun yazarıyım.
Gördüğümü gösteririm.
Nasıl alınıp satıldığını gördüm
insan pazarlarında
insanların
Bunu gösteririm, ben, oyun yazarı.
Birbirlerinin odalarına ne düzenlerle
girdiklerini,
nasıl coplarla ya da parayla,
sokakta nasıl durduklarını ve beklediklerin,
nasıl tuzaklar kurduklarını birbirlerine,
sözleştiklerini
umutla nasıl,
nasıl astıklarını birbirlerini,
nasıl seviştiklerini,
çapulculukla kazandıkları parayı
nasıl savunduklarını
ve nasıl yediklerini.
Bütün bunları gösteririm ben.
Birbirlerine söyledikleri sözcükleri
dökerim kağıda.
Ananın oğluna neler söylediğini,
işçiye neler buyurduğunu işverenin,
nasıl yanıt verdiğini karının kocaya,
tüm yalvaran sözcükleri, tüm buyuran
sözcükleri,
yaltaklanan sözcükleri, aldatan
sözcükleri,
yalan söyleyen, bilmeyen,
güzel ya da yaralayan...
Bunları kağıda dökerim ben.
Yaklaşan kar fırtınalarını görürüm
ve yaklaşan depremleri,
yolu tıkayan dağları görürüm
ve yataklarından taşan nehirleri.
Ama şapkaları var kar fırtınalarının,
depremlerin cüzdanlarında paraları,
dağlar gelirler arabalarından inerek,
şahlanan nehirler denetler polisi.
Ben ışığa çıkartırım bunların hepsini.
Gösterebilmek için gördüklerimi
başka halkların, başka çağların
oyunlarını okurum.
Bir iki oyun yazdım, inceleyerek
iyice o zamanın tekniğini ve
kaparak işime yarayacak olanı.
İngilizlerce nasıl sunulduklarını
inceledim
büyük feodal kişilerin
inceledim zengin kişileri,
ki onlar için dünya sadece özgelişimleri
içindi.
Ahlakçı İspanyolları inceledim,
o harika duyguların ustaları olan
Hinlileri
ve aile kurumunu gösteren Çinlileri
ve kentlerdeki çok renkli kaderleri.
Kentlerin ve evlerin görünümü, benim
zamanımda
öylesine çabuk değişiyor ki,
iki yıl ayrılıp geri geldin mi
olursun bir başka kente yolculuk
gibi.
İnsanlar kalabalıklar halinde değiştirivermişler
görünümlerini
şu birkaç yıl içinde.
Fabrika kapılarından içeri giren işçiler gördüm ve kapı
yüksekti,
ama dışarı çıktıklarında bükülmüştü belleri.
O zaman şöyle dedim kendi kendime:
Her şey değişmede
ve her şey sadece kendi zamanına göre.
Ve böylece ben,
her sahneye kodum bir tanıtma işareti
ve her fabrika avlusuna ve her odaya yıl sayısını işaretledim
sığırlarını damgalayan çobanlar gibi.
Ve orada kullanılan tümcelere de
bir tanıtma işareti kodum,
unutulmasınlar diye yazılan
geçici insanların deyişleri gibi
olsunlar diye onlar da.
İşçi tulumu içindeki kadının o yıllarda
bir bildiri önünde eğilip söylediklerini,
ve şapkaları enselerinde borsacıların
katipleriyle dün nasıl konuştuklarını,
bu olayların geçtiği yılların
geçiciliği ile damgalandım.
Ama bütün bunlara bir şaşırtıcılık verdim,
bunların en bilinenlerine bile hatta.
Bir kimsenin inanmayacağı bir şey gibi döktüm kağıda.
Hiç kimsenin görmemiş olduğu bir şey gibi sundum
bir kapıcının kapıyı çarpmasını donan bir insan yüzüne.
Bertolt BRECHT
Çeviri : A. KADİR - Gülen AKTAŞ