DENİZ FENERİ
sabaha böyle bir ağaç hışırtısı
saatin 03'ü vurduğu zamanlar
iki yüreği birden ayağa kaldırırdı.
ayaklanan yüreklerden biri olimpos'a gizlenirdi
biri anadolu bozkırında.
tam o vakit, suların koşarak
rüzgara aktığı
gökyüzünün uçsuz bucaksız denizi durulurdu.
bir durulan deniz bendim
biri karşı kıyılarda
ve sabah onun için bir yol bulunurdu
akmaya
kibele koşar gelirdi.
ve yine öylesi bir anda
bir salyangoz tırmanırdı aynı inciribir küflü kilidin tık sesi duyulur
saksılarda aynı sardunyaların gerinmesi
bir yaşlı kadın kalkar
suskun adımlarla yürür
terliklerini giyer
istavroz çıkarır veya yasin
okurdu
kilometrelerce uzakta
ve aynı anda.
keder bir buğu gibi yükselirdi
bir şiir başladığı dizeleri yazar
ocaktaki ateş çıtırtılarla yanardı.uçmaya
hazırlanan külrengi bir kuşbeş uzun yıl sonra sürgünden
dönen bir adamın odasınagirebilirdi.
hasret girebilirdi
direnme girebilirdi
yitirilmiş bir aşk girebilirdi.adam odadan çıkar giderdi.
çünkü ayios pavlos cezaevinin
ve kartal maltepe' nin avlusundadüşünceli dolaşan birinin gölgesiydi.
gölgesiydi gölgelenmiş güneşin
umudun öldürülüşünün
postalların bütün güzellikleri
çiğnemesinin
zakkumun ve bethoven' in
şiirin ve aşkın
yasak edilişinin gölgesiydi.oydu
ter ince bir ırmak gibi akarken
spil dağı eteklerinde
ve tırhala'da tütüne koşan
yüzü aynı esmer reçber.başka bir yerde başka bir esmer yüz
mazgalların arasından
gökyüzüne bakıyorduürkek sarı
kaçak yıldızlarabaşının üstünde mazgallarda
nöbetçilerin ayak sesleri.üç gün önce getirmişlerdi
üç gün üç gecesadece zeytin
ekmek ve sigara.demir kapıda küçük bir delik
havalandırmayukarda ürkek
sarı kaçak yıldızlar.tutuklunun adı
takis petrulastı.belki de onun türkçesiydi.
o gece yarısı
oturdu ilk şiirini yazdı.
Behçet AYSAN
(Deniz Feneri)