TUTUK KULESİ
parıldayan bir diyardı avutulan çığlığımı bırakıp göğüne ellerimi uzatamadığım boynuna loş bir zamandı sunulan sedef kemerinin sırtı dönük siyahlığında yaşadım boyuna yosun sürüldü suyundan ömrünü tüketti balık dökülen pullarla yanardağın sönmüş tanıklığıyla ovada yel, tende ateş unutuldu bitti toprak yeni bir adres yaratarak çorak sokakları terk edip eski duraklara gitti toprak ve kendimi bir tutuk kulesine sunarak içime akan yeşil ovaları çocukluğun uzak gönül kokusunu kırık sevinçlerde unutulmuş eski bir aşkla duyarak eksik büyüdüm! suya üç renk düştü sabahı / üç metafor yükseldi sudan tarihe işleyen siyah çelenk / eksilmedi kule kapımdan su çözdü renk çözüldü yeni bir deriyi işleyip sızlayan kemiklere alıp başı akıtıp yaşı gitmeli bu zaman da görüldü...
Azad Ziya EREN