ŞİİRİN İNCE MÜHRÜ
"bir çöl bitkisinin susamışlığıyla özlüyorum seni" diyen Gioconda Belli’ye geceye okşanan ruhumun gizemle vurduğu çanla ışıyor gün teninin beyaz yamacına sen yine de sevme beni sevildikçe çünkü daha da iniyorum yalnızlığın bazaltına akrep zemheri bir uğultu gibi dönüyor kulağımda özsuyun dalgasını yutan şehveti hayatın buğusuyla soyunuyor beyaz imgene şehrin bütün gölgelerinde yaklaşan kuytuluğu ayaklanıyor eylülün ve zaman yenik zamanla yenildik diyor mağrur görüntüsüyle yıkılan duvar kuyuları bütün kıyıları tek tek dolaştım hayat şiirden kanayıp dinmemek aşktan ibaret anladım kuyularda çocuklar kıyılarda kumsallarla ayaklanmış aşklar siliniyordu bağışlanmamış bir sunaktım kayıp lâhit ya da gecenin sol göğsünde kimsesiz unutulan. bir serenat dillenirdi şiirin ince mühründe saçta unutulan kadim kış ve keskin soğuk vardiyanın tene sürtünen sesiyle ayın kızıllığı der ki kifayet şiirde değil gecededir her şair bir gecenin artığı usun ilahi doğurganlığında açan gül sonbaharın sararttığı yaprağıyla geçeğendir geceye okşanan ruhumun tutkuyla vurduğu çanla ışıyor gün teninin beyaz yamacına ve üstüne toprak dökülmüş bir nehir akıyor parmaklarımdan besbelli yeni bataklık arıyor birileri sen yine de sevme beni şiirin ince mühründe sevgilim yankılı çocuk sesleri çağıldıyor
Azad Ziya EREN