TUFANDAN SONRA
Tufan anısı yatışır yatışmaz, Bir tavşan, evliya otları, kıpır kıpır çan çiçekleri içinde durdu, gökkuşağına yakardı örümceğin ağları arasından. O güzelim taşlar, saklanan - bakıp duran çiçekleri daha şimdiden. Pis ana sokakta kasap tezgâhları kuruldu; bakır oymaları gibi yukarıya kat kat yığılmış denize çektiler kayıkları. Kan aktı. Mavi Sakal'ın orda, - Tanrının mührüyle camları sararttığı cambazhanelerde, mezbahalarda, Süt ve kan aktılar. Kunduzlar yuva kurdu hep. "Fincanlar" tüttü kahvehanelerde. Daha suları damlayan büyük cam evde eşsiz görüntülere baktı yaslı çocuklar. Bir kapı çarptı; köy alanında çocuk savurdu kollarını şakır şakır sağanak altında, - fırıldaklar ve çan kuleleri tepesinde bütün yel horozları oyunu anladılar. Bayan Alplere bir piyano yerleştirdi. Ayin ve ilk "bağlaşım"lar yüz binlerce sunağında kutlandı katedral'in. Kervanlar yola düzüldü. Allak bullak olmuş kutup gecesiyle buzlar içinde kuruldu Splandid- Otel. O günden beri, keki çöllerinde cıvıldaşan çakalları işitti ay - ve tahta kunduralı çoban şiirlerini, meyve bahçelerinde gıcırdayan. Sonra tomurcuklanmış mor ulu ormanda Eucharis baharın geldiğini söyledi bana. Fışkır ey göl; köpük, köprülerden ak, ormanlar üzerinden aş; -karaçuhalar, erganunlar, şimşekler, gök gürültüleri, yükselin, yürüyün; -sular ve hüzünler, yükselin, getirin tufanları yeniden. Çünkü onlar dağılan bir can sıkıntısı ki… -Ah güzelim taşlar, gömülen; o açılmış çiçekler! - Ve Ece, gömleği içinde korları ateşleyen Büyücü Kadın bildiğini hiçbir zaman anlatmak istemeyecek bize.Arthur RIMBAUD
Çeviri: Can ALKOR