SU HAVASI
1934'ün güzel yarıgününde Hava görklü bir güldü barbunya rengi Ve yaprakları sigara kâğıdından bir ağaçla başlardı orman Ben içine dalmaya hazırlanınca Çünkü seni bekliyordum Ve benimle gelirsen Nereye olursa olsun Gümüşün üzerine kazılı nakıştır ağzın Yaygın ve kırık mavi tekerleğin durmadan yükselerek Beni karşılamak üzere yarışıyordu tüm büyüler Bir sincap yüreğime ak karnını yaslamaya koşmuştu Nasıl duruyordu orada bilmiyorum Ama toprak suyunkilerden daha da derin yansılarla doluydu Sanki kabuğunu parçalamıştı maden sonunda Ve sen o korkunç değerli taşlar denizine uzanmış Dönüyordun Çırılçıplak Bir büyük donanma fişeği güneşinin içinde İndirdiğini görüyordum ışınlılardan yavaş yavaş Deniz kestanesinin kabuklarını bile oradaydım Bağışla orada değildim ben artık Başımı kaldırmıştım ak kadifeden canlı mücevher kutusu bı- rakıp gitmişti çünkü beni Ve hüzünlüydüm Yaprakların arasından gök parıldıyordu bir yusufçuk böceği gibi katı ve dalgın Kapamak üzereydim gözlerimi Birden birbirinden uzaklaşmış olan korunun iki eteği devrilip yıkıldığında Gürültüsüz Uçsuz bucaksız bir inci çiçeğinin iki orta yaprağı gibi Bütün geceyi içinde saklamaya yeterli bir çiçek gibi Şimdi beni gördüğün yerdeydim Havada bir çan gibi duran kokuda Değişen hayata dönmeden önce her gün yaptıklarınca Zaman buldum dudaklarımı koymak için Senin çam kalçalarınaAndré BRETON
Çeviri: Attilâ TOKATLI