OLMAK
Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kanadı yok umutsuzluğun, akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada, toplanmış bir sofrada kalayım demiyor. Umutsuzluk bu, o bir sürü olayların dönüşü değil bu, tıpkı akşam karanlığında bir karıktan öbürüne giden tohumlar gibi. Bir taşın üstündeki yosun ya da su bardağı değil o. Kardan elenmiş bir gemi o, ya da düşen kuşlara benzetebilirsiniz, ama kanlarının en küçük bir kalınlığı yok. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Başa takılan süslerle çevrilmiş küçük bir şey o. Umutsuzluk o. Kopçası bulunamayan inci gerdanlık, bir ipe gelmez, böyle bir şey işte umutsuzluk. Gerisinden, ondan hiç söz etmeyelim. Başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu. Saat dört sularında avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından umutsuzlanırım. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Yüreği yoktur umutsuzluğun, el umutsuzlukta hep soluk soluğa kalır, umutsuzlukta kalır öyle aynalar, bize asla ölüp ölmediklerini söyleyemezler. Beni büyüleyen umutsuzluğu gördüm ben. Yıldızların türkü söyledikleri vakit gökyüzünde uçan bu mavi sineği seviyorum. Şaşılacak, o uzun dolu tanelerine benzeyen umutsuzluğu, o kendini beğenmiş o öfke küpü umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum. Her gün herkesler gibi kalkıyorum, kollarımı çiçekli bir kâğıda uzatıyorum, hiçbir şeycikler hatırlamıyorum, ama hep umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış güzelim ağaçları görüyorum. Odanın havası davul tokmakları gibi güzel. Zaman içinde zaman bu. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Bana bir sırık uzatan perdenin rüzgârı gibi o. Böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi! Yangın var! Ah yine geliyorlar... İmdat! İşte merdivenlere düştüler... Ve o gazete ilanları, o kanal boyunca ışıklı reklamlar. Kum yığını, git, pis kum yığını! Büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk. Bir orman yapmaya giden angarya ağaçlar, bir gün daha yapmaya giden bir yıldız angaryası, ömrümü uzatan bir angarya günleri daha.André BRETON
Çeviri: İlhan BERK