RESİM VE BEHÇET
Bir resmin düşündürdükleri çoğunlukla daha büyüktür re-
simden çünkü pembe yanaklı oğlan var mıdır yok mudur, güçlü
ve pazulu tanrının yanında gıcırdayan bir kapı gibi duran baba
belki kızıyordur karısının sırıtmasına ve kızgınlık, gönüllü bir
esnaf gibi kendini durmadan ucuzlatıyordur.
Bir resmin düşündürdükleri taşar çerçeveden, altındaki sehpaya
akar yapışarak gönlün çekmecelerine, mineli tutmaçlara, sabun
kokan kağıtların altına, sarartarak o kağıtları ne sandınız, naf-
talin kokularını sindirerek içine, ben o zamanlar resimlerin için-
deydim ne sandınız, benim de akardı gönlüm başkalarının res-
mine, benim de dökülürdü saçlarım başkalarının göğüslerine ne
sandınız ve çekmeceler açılırdı gönüllerle birlikte.
Bir resmin düşündürdükleri farklıdır bir fotoğrafın dü-
şündürdüklerinden, çünkü fotoğraf gerçeği vererek (sahi gerçek
neydi, ne sandık) düşündürdükten sonra başladığından düş-
lendirmeye, daha verimlidir zihnin toprağında, suyla yürüyen
Erzincan'dır, suyla konuşan Amasya; höyükle apse yapan Gor-
dion'dur, çağıl koşan Kalkedonya, boncuk boncuk mozaik ter-
leyen Antiokya, uzak duran Ancyra.
Bir resmin düşündürdükleri farklıdır bir resimden, şu söy-
lediğim sözden, o resmin fotoğrafından,yaşayan tenden...
Örneğin Behçet'ten...
30 Kasım 1993
Ali CENGİZKAN