ISLAK KÜL    


 
Bu kadar gökle yetinmemeli 
Beyaz rüzgârlar aramalı 
Ya da 
Çamur selinde sürüklenmeli.... 
 
Islak kül biriktiriyorum sıfıra doğru giderken 
Alkış, o beyaz gürültü ellerin arasından çıkan 
Yaldızlı çerçevelerin içindeki yasaklar listesi 
Biter törenler bir gün aşırı can sıkıntısı kalır 
Yenmek ve yenilmek için yeni bahaneler aranır 
 
Kendisini sorun çözmeğe adamış adamların adımları yorulur 
Yaşlı mevsimler gelir, heves güzün alnında sarışın bir yaprak olur 
Gölün huzurunu kaçırır sektirilen taşın sıralanan dalgaları 
Moda sözcükler, kof ahlak ve ürkek bakışlı kadınlar unutulur 
 
Islak kül biriktiriyorsun sıfıra doğru giderken 
Biliyorum unutulur eldivenli uşakların zorunlu uysallığı
Intihar sevicilerinin yeşil renkli kalemle yazdığı adları 
Cebimde taşıdığım kibrit, o yangın çıkarma tutkum 
Bir klavsenin çığlığıyla irkilişi yalnızlığın elbet unutulur 
 
Su sıvası dökülmüş duvarların nemli burukluşuyla 
Gri saksılarda domates yetiştirip siyah saçlarını uzatan 
Mahpusların hücrelerine konuk oluyorum unutmadığım mektuplarla 
Kalemlerimin tümünü apansız sebil ediyorum gardiyanlara hınzırca 
 
Islak kül biriktiriyorum sıfıra doğru giderken 
Saten dokunuşların sızısıyla uyanıyorum 
Her gece biraz daha acımasızlaşıyor karanlık 
Cinayet girişimi gibi sabahın küfürlü yüzü 
Burdan öteye yol yok diyorlar, bağırıyorum 
 
Dargınlığı uzun süren babaların suskunluğu kadar büyük 
Uykusuz gecelerde üşümek ve düşünmek kadar kaçınılmaz 
Kış kadar giyinik, karakol kadar çıplak 
Zaman kadar soyut, zaman kadar gerçek 
 
Biraz daha gök, daha gök, gök! .. 





C. Hakkı ZARİÇ