KSELETON

                "aşkın karın doyurduğu günlere..." 

savur da kendini insin tepelerden, 
yedi başlı, gururunu dikerek üzerime, 
tutun da kendini, in oralardan, 
aşağıda neler oluyor bir bak, 
bulaşmam, gözün korkmasın... 

in aşağı gel, korkma, 
elini tutmayacağım bu defa, 
aşk hastalığı bulaşmaz gözlerimden, 
korkma, ruhuna dokunmayacağım, canım acıyor; 
zor olan bir şey yok, becereceğinden şüphen olmasın, 
çetrefil de anlamını yitirdi, 
anlamaya vakit ayırmak lazım 
her beraber, düşünmek; fakat  
anlamlar da pek çetrefilli şimdi, 
tek başına her yola gelemiyorum... 

bu dünyanın senleri duymuyor, 
hissetmiyor, konuşmuyor, saklıyor, 
bu dünyanin burasında, 
sana kendimi açamaz oldum, 
senin saklayışlarından ders çıkararak... 
bir adım daha in, boyun boyuma gelsin, 
korkma, boğulmazsın,  
boğulsan da ölmüyorsun zaten, 
bak bana, 
içimden geçebiliyorum... 

çok sıkıldım kendinden de umuda duruyorum, 
beni de nadasa bıraktım, uzun zamandır, 
kayıplarım var, yaktığın yerlerimden ot bile büyümüyor, 
bakıyorum kendime, yok, büyümüyor... 
yazık değil mi, terk edilmelere de alıştım, 
kimin aklına gelirdi ki, ayrılıklara ağlamayacağım, 
gerek yoktu, yeni anladım, susmalıyım, 
nasıl olsa sen de  
söylenenlerin içinden geçip gitmesine alıştın... 

delilik yürüyerek gidilecek bir ülke kadar yakın, 
ama vizeyi veren sensin, bırakmıyorsun; 
her sabah bedenimde düş izleri arıyorum, 
aklımdaki morluklardan başka bir iz bırakmamışsın, 
her düşünün içinde izlerimi arıyorum, 
sende kendimi bulamıyorum, 
acele etme, gitme, 
ağır konuştuysam, üzdüysem susarım, 
insansızlıktandır biraz gevezeliğim, 
sevişimdendir bir de,  
yalnız sensin 
birilerinden ayrı düşmek için ayran istemek haricinde, 
ağzımı açtığım, 
açlığım... 

sonuna gelemiyorum bu "yazdı"ların, 
çünkü hissetmiyorum yazdıklarımı, 
görmüyorum, 
anlamıyorum, 
senin için indim buralara, senin için katlandım buraları, 
gururunu bırak, aşağı gel, ne olur, 
burada sensizlikten 
boğuluyorum....

25.05.01 - 04.:39 
"Her söz bir forma sahipken, insanlar neden konuşarak anlaştıklarını iddia ederler ki,  
bütün konuşmalar değer bulmak için bir sunuş değil mi sanki ?"




Umut TAYDAŞ