CERAHATİN ŞEHRİNDE YAPI BOZUNUMU

Cerahatin şehrinde yapı bozunumu fizik dışı
Körelmesi köşeden başladı, alttan deniz kenarından
Ve hayvanat bahçelerine, telefon kulübelerine,
Soysuz iş hanlarına, sahipsiz enkaz derilerine vs.
Birden,



Şehrin kanaması.




BİR ŞEHRİN YARILANMAÖMRÜ ÜZERİNE 

1.

televizyonun sesini kıstı
siyah kumandanın kamçı/bakalit yüzü parladı elimde
stereo ve dağılgan
çiftleniyorum masamın önünde,
		yağmur içimden geçerse
		yığılır kalırım

telefon şebekesine çığ düşüyor bulut
dille mors alfabesi arası bir şehir
iniyor kağıda:
“Rolle teoremi uyarınca cinayet işleyen
bir uşağın freudyen anlığı” başlığını
düştüm kağıda: gizemli ve yararsız

anlam bi’anda dağılıyor zil sesiyle
saat dokuz
kadavraların göğüs kafeslerinde yürek yetiştiren umut,
çığlıklar, bağırmalar karakolun turnusol duvarında
‘kanser’ adımın talihsiz bir oyunu: retorik.
Beyaz, renk geçişleri dalga boyu cüce işkence
Düzlemleri, satırlar, prizler, fişler, 220 AC vs.

Stereo ve dağılgan,

	Çok uzantılı bir elin dokusunu belirliyorum
	Enstrumanlar ve tüller arasında
	LSD içip, bir kova suda balık avlayan
	Düş imbikleri yön veriyor dalgalara,
	Işığın her anlamında bir hız
	Zamana bölündükçe blurlaşan modern bilim
	Dişlerini gıcırdatarak parçalanıyor her
	Silikon denizinde.

2.

özel indirimler sürükleniyor şehrin nehrinde
nehrinde sakince yüzüyor Rolle,
Landau’nun sapıkça yüzüne biniyor sayılar

-push it
 push it	

pus      h                  i                    t!

inceldikçe seyrekleşen kadavralar
delik deşik nefro-retro düşler.


ADORNO


1


yalnızlığımı çekip üzerimden
duvara astığımda,
onda ‘bireyin çürüme dönemini’ gördüm
ve bu şekilsiz tablo
ürküttü beni

		-peygamber devesi aynada
		çiftleşiyordu,
		yazdı, ortalık uğulduyor
		sütyenler, uçlar, saplar şehre giriyordu
		peygamber devesi aynada
		kırınımla kendi şehvetini keşfediyordu
		kıskaçlar, teller, bacaklar ve eklem…bir böcek
		ve bilinir ki
		bu şehvet
		ötekine ihtiyaç duyardı-

aşınmak, sürtünmenin doğal alışverişi tenle
belirsiz bir gücün kaşarlanmış inadı
sürüp giden, yönünü günler arası belirleyen
kentin
en yaramaz (iktidar) tahtı.
Aynadaki deri -yeşil, düz, mat ve soğuk-
Gözleri dört bir yanda dağılarak sonlanıyordu,
Kadın çığıklarını anımsatarak yayılan hışırtı


Gecikmiş çocukluğum kapıdan içeri girdi
Yansıma karmaşaya döndü


Böcek kırıldı ayna.




2

Burjuvazi hoşgörülüdür oysa:
İnsanları oldukları gibi sever, 
çünkü onların olabileceklerinden 
nefret etmektedir.

s.25

kenti düşünüyorum, bir kent benim imgelem
yalnızlığımı üzerime giydim, ısındım
			    korundum
tam ortaya mıhladım göğsümden (kendimi)

bekledim


gözlem #1

		Dopplerle dolu şehir
		Öyle bir kanun ki
		Hızı önemesemeyen
		Görece ya da katı
		Gerçek: ses ve onun krallığı

3.
Onların (insanların haz ve eğlencelerine
Doğru atılmış en küçük adım, acılarının
Daha da şiddetlenmesine yol açacaktır.
s.26


hertürden yaralanma bir kabuk özlemiyle
doğruluyor bütçesini
kanın/gücün sıcaklığı, kabaran tene şekil
değiştirerek ve sonra donarak bağlı kalması
yaranın bir anıya bağlı coğrafyası…

ve en son hatırlanmaması gereken bir zamanda
uzviyette yerine oturan kocaman tarih:
tamamlanan tarih;çember

tutkuyla aşırılıkla sahiplenilen hastalık
taşınan ateşle yayılan, yayınlanan iç sorunlar

kalbin o somurulmayan yapısı
kalp şeklinden uzak
yüreğin
tüm bedene özgü başkaldırı ritmi:

yalnızlık bir din midir?

(bu son tümce için duruyoruz burada.)


Ehidna Üzerine Hastalıklı Şiir

I

Ehidna’nın silik imgesini rüyalarıma sokan yüce bilinçaltım (dualarıma ‘kulak’ veren Râb)

	Yine o unutamadığım siyah saçları, mavi palto ve telefonlar..

	Kuşkumu derin bir neşterle kurcalayan, beni yollara atan ‘çağırmalar’
	Sesini alırken, dilime dolanan sorular..
	İçini ve aklımı okuduğunu bildiğim (çünkü yarısı yılan’dır Ehidna’nın, yarısı insan)
O kalın beden. Neredeyse en güzel biçimlerde önümde yürüyen, kaburgalarının arasında bir 
çınarın imgesini aradığım, yüzü belleğime bir toka ile kazınan, rüyalarımda bile beni kuşkularla emziren kadın:

	“dokun bana”

aramıza soktuğun bu uzaklık, matematiğini zorluyor evrenin. 
Çünkü tül bir perde ile sakince genişliyor, sonra birden dibime çörekleniyor, 
gölgemin olması gereken yerin tam oylumunda, uyumadan önce ağlayan tüm 
ayrık ve ikiz çocuklar. Tanrı’ya şart koşan şairler, ikili ve çok dilli ehidna’ya 
ruhlarını satmaktan geri durmayanlar, cehennemi insanlar bilip cenneti onun korkunç pusulasında bulan bi’dâtlar…

Kendi tırnaklarımızla astık kendimizi boşluğa. Şimdi sarılıp dururuz her rüzgârın alnında.
Kentler geçiyor ehidna, tutku ve arsızlık dolu yüzünde taşıyor yaşlanmanın bilgeliğini -taşısın-
Salgını yayıyor her öpüşünde ölüleri -yaysın- bedeni kor bir ateş topu, bizim elma sandığımız 
ve bu yüzden peltektir dilimiz, yanıktır şeklisizdir elimiz. Koynumuzda ak bir bulut dolaştıran Râb, 
çarmıha geren kullarının çivileriyle sabitsiz kıyamete kadar.

İnsanlar yılan arası bir yerde duruyor ehidna,
Bulutla toprak arası bir fazda titreşiyor
Aldatıcı tırnaklarını katı-dan-sıvı-ya	
Sokup çıkarıyor kahpe yüreklerimize, oysa
Durabilir işkence, sonlanabilir bu kızgın öpüşme

-dursun-

çünkü söz’e yazıyla karşılık veririz biz
dilimizi ince bir bıçakla keserek.

II.

Nekahat: Hastalığa alışması tenin
Erimesi ve dikleşmesi, erirken
Ufuk çizgisinde umuda azgın bakış
Alyuvarların gölgesinde kuruyup duran
Geniz, damağa giren iğne ucu
Düşmenin ince aritmetiği, sözün
Yitmesi yavaşça kanayan yarada,
Sinirlere; açık sinirlere sokulan
Kancaları yaşamın.

Baygınlık: yığılıvermek, çölün bütçesine uygun
Susuz ve gömülen katı cisimle
Ölüme uzatılan gövde
-kırık ve eksik parmakları vardır ölümün-
azap, dişin kırılması dilin darbesiyle
konuşmak için istek,
kuruyan dudak, dökülen dudak
çölleşen beden, pusulası kahır olan
bu batak, güneşin altında muhtaç
düşmüş, zoraki ve yanlış.



III.

Dirim: Ölüm/dirim arası boşluk
Oksijen tüpüne tutsak yüzün uçkurları,
Belin iflası, erimek artık dikleşme olmadan
Kayıp gitmek yorgan yastık arasında
Sayıklamalar, bilincin ve usun
Sıfırlanması, algı eksikliği: şeyler
Dirimin yoksulluğu üzerine kurulan iskelet


Sanki hatırlatmak için kulluğunu
Nefse, bir ritüel kazınmış
Yüzün daire çölüne, kemikte
Başlayan parçalanma ve cüzzam.

Dirim=ölüm a’nı.

Hisle karılmış bedenin çürümesi
Göze inen ince perde - oynanan


IV.

“ilacın simyasında kumar oynayan tıp
ve hiçbir ilaç ehidna,
yüzünü bu kadar derin kazımamıştı
irisime”

 




Serkan IŞIN