KÖROĞLU YAVAŞ YAVAŞ YORULDU,
İHTİYAR OLDU ÇÜRÜDÜ:
BAŞLADI YAKINMAYA:

Felek aldı devranımı demimi
Ya ben kime gidem imdada bilmem
Aşkın deryasına saldı gemimi
Çalkanıp çıkmaya bir ada bilmem

Kement attım dala ben
Düştüm haldan hala ben
Çöp deşirdim yuva yaptım
Uçamadım bala ben

Ben feleği dost bilirdim
Bağladı kollarım benim
Eser iken esmez oldu
Serimde tellerim benim

Pünhanım çağırır hazır ve nazır
Yetiş imdadıma boz atlı Hızır
Kefenim dikildi tabutum hazır
Kabirim kazıldı nerede bilmem

Güven gez güven gez
Dağda olur güven gez
Ne devlete bel bağla
Ne varlığa güven gez

Dedi, Köroğlu hikayesi burada bitti. İşte böylece, Şaman
dualarından Dedem Korkut'a, Dedem Korkut'tan Köroğ-
lu'na, Yunus Emre'ye, Pir Sultan Abdal'a, Karacaoğlan'a,
Dadaloğlu'na, ondan ona ondan ona, ondan da çağımızın
büyük ozanlarına sürüp geldi bu güzel dil. Hep doğru gör-
dü, doğru söyledi bu telli Kur'an.

Onlar yalnız bize bu dünyayı sevdirmekle kalmadılar, daha
mutlu ve daha adil bir dünyanın geleceğini de söylediler.
Belki o dünyayı görmediler ama, görmüşçesine söylediler...