SÜRGÜN

o gözyaşları değdiğinde toprağa
acı filizlenir toprağın kokusu değişir

sızı yayıldığında bulaşıcı bir mikrop gibi
göz gözü görmez tanınmaz olur insanoğlu

mekan değişir göç yarım yaşamaktır artık
sürgün kana karışır ayrılığın senfonisi yazılır

kimini ağlatır bu karabasan bu asit yağmuru
bir halkın abece'si değişti diye

kimi sararmış tarlasını öper
güneş çırçıplak bir ağıttır yakar değdiği yeri

bir kız çocuğu  ölür ilkin avuçlarına kapanarak
tarih yanık yüzünü saklar yaprak döker ağaçlar

balıkçılar ağlarını çeker kendi suyunda boğulur deniz
biz mi yaralıydık yoksa karşıda dağlar kendine kalleş olur

içinde saklanır herkes dışında vurulur
barut kokusu siner kente sararmış otlarla yanar insan

bir göç kervanıdır sis duvarlarıyla örülü
bastığın topraksa ey gözlerim eski bir yalan





Özgür  ÖZMERAL