281. 
Şarap küpü önüne serdik seccademizi; 
Şarap yakutuyla adam ettik kendimizi; 
Umudumuz, meyhanede yeniden bulmak 
Camide, medresede  yiten günlerimizi. 

282. 
Ben çimen Mısrının Yusufuyum, dedi gül; 
Dilimden altın, yakut saçılır, dedi gül; 
Dedim: Senin Yusuf olduğun nerden belli? 
Kana boyanmış gömleğime bak, dedi gül 

283. 
Ne gündüz oturduk, ne gece uyuduk; 
Dünyada Cem'in kadehini aradık durduk. 
Öğrenince dünyaları yansıttığını, 
Cem' in kadehini yüreğimizde bulduk. 

284. 
Rintlerin yolunda kendini unut; 
Namazın, orucun kökünü kurut; 
Öğütlerin iyisini Hayyam'dan işit: 
Şarap iç,yol kesme, yoksulları tut. 

285. 
Bu ucsuz bucaksız dünya içinde, bil ki, 
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi: 
Biri iyinin kötünün aslını bilir, 
Öteki ne dünyayı bilir ne kendini. 

286. 
Şarap güllere çevirsin sabahımızı; 
Çalalım yere şan şeref külahımızı; 
Nemize gerek bizim uzun dilekler, 
Uzun saçlar, çalgılar sarsın havamızı. 

287. 
Hayyam, şarap iç, sarhoş olmak ne hoş, 
Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş; 
Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın, 
Yok say kendini, bak var olmak ne hoş! 

288. 
Hayyam, bak şu mavi gök nasıl durulmuş; 
Açmış çadırı, kesmiş dedikoduyu, susmuş. 
Varlığın kadehinde, çünkü, ezel sakisi 
Bin Hayyam kabarcığı belirtip yok etmiş. 

289. 
Bu dünya kimseye kalmaz, bilesin; 
Er geç kuyusunu kazar herkesin. 
Tut ki Nuh kadar yaşadın  zor bela 
Sonunda yok olacak değil misin? 

290. 
Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil; 
Erdiğim sırları söylemek elimde değil; 
Aklım düşüncenin derin denizlerinden 
Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil. 

291. 
Canım şarap, ne güzelsin billur kasende; 
Aklı köstekleyen bir büyü var sende. 
Biraz içti mi insan açılır yüreği 
Döker ortaya nesi varsa içinde. 

292. 
Bu sarayın başı göklerdeydi bir zaman; 
Padişahlar girer çıkardı kapısından. 
Şimdi duvarında bir kumru: Guguk, diyor. 
Guguk, guguk, o şanlı günlerin ardından. 

293. 
Hayyam bu zamanda vahlanıp durmak boşuna; 
Kendi derdine düşmek utanç verir insana. 
İyisi mi şarap iç, çalgı dinleyerek 
Nerdeyse bir taş düşer senin de sofrana. 

294. 
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; 
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir; 
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas; 
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir. 

295. 
Kaderin elinde boynum kıldan ince: 
Tüysüz kuşa dönerim ecel gelince, 
Yine de toprağımdan testi yapın siz: 
Dirilirim içine şarap dökünce. 

296. 
Yakınırım aynalar gibi felekten; 
Bıkmaz alçakları yükseltmekten. 
Gözyaşı dolu bir kadeh oldu yüzüm, 
Yüreğim kan dolu bir desdi gerçekten. 

297. 
Yüreğim, kimselerden ihsan dileme; 
Bu amansız felekten aman dileme; 
Bil ki, derman aradıkça artar derdin: 
Derdinle haldaş ol, derman dileme. 

298. 
Tanrı gülüşünle öfkeni almış senin, 
Birinden cennet yapmış, birinden cehennem. 
Sen cennetimsin benim, ben senin uslu kulun: 
Açılsın kapıları bana cennetimin! 

299. 
Ey canlar, şarapla buldurun bana beni; 
Yakutlara çevirin kehruba çehremi; 
Şarapla yıkayın beni öldüğüm zaman 
Asmadan bir tabut içinde gömün beni. 

300. 
Feleğin çarkı dönmeyecek madem muradımca, 
Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne? 
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra 
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca.