161. 
Bir put demiş ki kendine tapana: 
Bilir misin niçin taparsın bana? 
Sen kendi güzelliğine vurgunsun: 
Ben ayna tutar gibiyim sana. 

162. 
Biz aşka tapanlarız, müslüman değil; 
Cılız karıncalarız, Süleyman değil; 
Biz eskiler giyen benzi soluklarız: 
Pazarda sırma satan bezirgan değil. 

163. 
Nerdesin? Sana baş kaldırmışım işte; 
Karanlık içindeyim, ışığın nerde? 
Cenneti ibadetle kazanacaksam 
Senin ne cömertliğin kalır bu işde? 

164. 
Gerçek erenlere güzel çirkin, hepsi bir; 
Sevenler için cennet, cehennem, hepsi bir; 
Kendini veren ha ipekli giymiş, ha çul; 
Yastığı ha pamuk olmuş ha diken, hepsi bir. 

165. 
Yıllar günler gibi geçti gider; 
Nerde o eski dertler, sevinçler? 
Belaya aldırmaz aklı olan: 
Bu da her şey gibi geçer, der. 

166. 
Dünyayı allar pullar boyarlar gözünü; 
Aklı olan hor görür süsünü püsünü. 
Kimler geldi gitti, kimler gelip gidecek: 
Al gitmeden alacağını, doyur gönlünü. 

167. 
Şarap mimarıdır yıkık gönüllerin 
Süzülmüş, tertemiz canı üzümlerin. 
Neden şer demişler bu hayırlı suya? 
Siz bana bu şerden üç dört kase verin. 

168. 
Aşk bir beladır, ama Tanrıdan gelme; 
Halk neden karşı kor Tanrı emrine? 
Bize herşeyi yaptıran kendi madem, 
Kulu sorguya çekmenin alemi ne? 

169. 
Dert de neymiş? O mu bizi ağlatacak? 
O mu sevinç bayrağımızı yırtacak? 
Gelin, atalım şunu gönül yurdundan: 
Yoksa içimizde fitne çıkartacak. 

170. 
Sensiz camide, namazda işim ne? 
Seninle buluşma yerim meyhane. 
Benim sevmem de böyle, yüce Tanrı: 
İstersen kaldır at cehennemine. 

171. 
Hep bir çember, dolanıp durduğumuz! 
Ne önümüz belli, ne sonumuz. 
Kim varsa bilen, çıksın söylesin: 
Nerden geldik? Nereye gidiyoruz? 

172. 
Bizi bizden alan şaraba gönül verdik; 
Coşup taştık; yerden kopup göklere erdik. 
Tenden bedenden soyunuverdik sonunda 
Topraktan gelmiştik, yine toprağa girdik. 

173. 
Tepemizde dönüp duran gökler 
Büyücünün fanusu gibidirler: 
Güneş bu fanus içinde lamba, 
Biz de gelip geçen görüntüler. 

174. 
Bir rint gördüm, binmiş dünya denen kır ata; 
Aldırmıyor dine, islama, şeriata; 
Ne hak dinliyor, ne hakikat, ne marifet: 
Gelmiş mi böylesi kahraman kainata? 

175. 
Kimi gizlenir, kimselere görünmezsin; 
Kimi renk renk dünyalarda görünür yüzün 
Kendi kendinle sevişmek bu seninki: 
Çünkü seyreden sen, seyredilen de sensin. 

176. 
Yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün, 
Nice konakları yıkılmıştır gönlümün. 
Dalgıçsan dal gözlerimin denizine, bak: 
Dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün. 

177. 
Seni kuru sofraların softası seni! 
Seni cehenneme kömür olası seni! 
Sen mi Hak' tan rahmet dileyeceksin bana? 
Hakka akıl öğretmek senin haddine mi? 

178. 
Önce kendine gel, sonra meyhaneye; 
Kalender ol da gir kalenderhaneye. 
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur: 
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye. 

179. 
Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi, 
İki yüzlü softaları dinlemek mi? 
Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse, 
Kimselerin göreceği yoktur cenneti. 

180. 
En büyük söz Kuran bile 
Arada bir okunur besmeleyle. 
Kadehteyse öyle bir ayet var ki 
Okur insan her zaman, her yerde.